21 nisan 1955 istanbul doğumlu. ankara üniversitesi dil ve tarih-coğrafya fakültesi tiyatro bölümü nü bitirdi. ilkin çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları ve şiirleriyle görünen yazarın ilk kitabı 1980 de yayımlanan mahmud ile yezida dır. daha çok şiirleri, hikâyeleri ve oyunlarıyla tanınan murathan mungan aynı zamanda radyo oyunu, film senaryosu ve şarkı sözü yazdı. çeşitli alanlara dağılmış yirmi yıllık çalışmalarından yaptığı özel bir seçmeyi murathan 95 te topladı. şiirlerinden yapılan bir seçme kürtçe ye çevrildi: li rojhilate dile min (kalbimin doğusunda). dünya edebiyatından öyküleri bir araya getirdiği seçkileri (ressamın ikinci sözleşmesi, çocuklar ve büyükleri, kadınlığın 21 hikâyesi) yayımlandı. çeşitli yazı ve denemelerini meskalin 60 draje ile soğuk büfe 'de topladı. 2000 öncesinde çıkardığı tüm şiir kitaplarını bir araya getiren 13+1 toplamından sonra 2001 de erkekler için divan, 2002 yılında da ilk romanı yüksek topuklar yayımlandı. 2003 te yayımlanan seçkisi yazıhane de, dünya yazarlarının "niçin yazıyorum?" sorusu etrafındaki denemelerini bir araya getirdi. 2004'ün son günlerinde yayımlanan eteğimdeki taşlar geniş bir zaman diliminden şiirlerini bir araya getiriyor. metis yayınları, yazarın kitaplaştırdığı bütün çalışmaları bir külliyat olarak yayımlıyor.
http://www.metiskitap.com
iyi şair olarak adandırılacak şahıs. aynı zamanda müslüm gürses'in en son albümünde bulunan yabancı müziklere söz yazarak alternatif sanat yapmış olan şairimiz.
ankara üniversitesi dil ve tarih-coğrafya fakültesi tiyatro bölümü mezunu şair-yazar. birçok şarkı sözü vardır. şarkı sözlerinin çoğunu yeni türkü seslendirmiştir.
"gelmediniz, ben hep sizi bekledim/eksilen yanlarımla/sizden saklı eskidim" dizelerinin sahibi.
yüksek topuklar adlı kitabı "hayatım içimden geçen cümleler içinde geçti" cümlesiyle başlar. her ne kadar kadınların defolarını ve hayata bakış açısını çok iyi yansıtan bir kitap olduğu söylense de, ergil anlayış ve algılayış kalıplarına da ayna tutar.
birçok yönüyle "aşmış" olduğunu düşündüğüm hayat analisti.
cok iyi sanat yapar, bunun kendisi de farkındadır ve dile getirmekten de çekinmez...bu sene izmir amerikan koleji "ekin-yazın" etkinliklerine katılmıştır. okul aynı zamanda murathan mungan'ın yazdığı "geyikler ve lanetler" adlı oyundan uyarlanan "bir soyağacı masalı"nı oyunun yazarı karşısında sergileme zevkine nail olmuştur...
2004 yılı haziranında çıkmış söz vermiş şarkılar adlı albümün, farklı sanatçılar tarafından seslendirilen parçalarının söz yazarı, harikulade şiirlerin şairi.
bu abimizin hikaye ve romanları şiirlerinden daha kaliteli olup romanlarındaki kurgusu ile okurları büyüleyen bir yapıya sahiptir. kendisinin ağdalı bir türkçesi vardır ve istanbuldan bahsederen kelimerin vurgusunu bir kepçe daha artırır. onun romanlarını okurken içlenmek mümkün değildir ve her satırında kendinden bir iz bulursun. bir sayfada diğerine geçip "acaba nasıl devam edecek" diye merak ederken hikayenin sonundaki trajik olay senin olaya bön bön bakmanı sağlayabilir. hikaye sonundaki sevgililerin ikisininde erkek olduğunu anladığın an artık ne yorum yaparsınız onu bilemicem..
edit:bu trajik olayin hangi hikaye kitabinda gerceklestigi onemli degildir. zira benim bu aciklamam insanlarin akillarinda erken bir cevap yaratacagi icin hikayeye olan ilgiyi azaltacak. bu da kitaba olan heyecani ve ilgili azaltir..
"haydi gel bizimle ol" da karşısında ki dört kadını da karizması ile tepetaklak eden yazar. cinsel tercihinin bilinmesine rağmen özellikle çiğdem anad bakışları ile sürekli hayranlığını dile getirmiş, pınar kür ise, sürekli ahkam kesmke yerine, dinlemeyi tercih etmiş, ezildiği karizma karşısında pek bir söz söyleyememiştir.
murathan mungan, kendisinden beklenildiği gibi bütün doğallığa ile konuşmuş, türban konusunda sorulan ve muhtemelen asalım keselim, tarzı bir cevabın beklenildiği bir soruyu bütün sakinliği ve sağduyusu ile cevaplayıp, karşısındakileri şaşırtmıştır. güzel yazdığı gibi güzel konuştuğunu da göstermiştir.
ya biz, binde bir karşımıza çıkan
dostluk,arkadaşlık,sevgililik fırsatlarını ne
yapıyoruz? akşamüstünün bir saatinde yorgun gövdemizi
yaslayıp mırıl mırıl konuşabileceğimiz, omuzumuza
dolanan bir kolun, başımızı yaslayabileceğimiz bir
omuzun, belimizi kavrayan bir elin, uzun yollara
dayanıklı aşkların sahibi karşımıza çıktığında
tanıyabiliyor muyuz onu? değerini
biliyor, biricikliğini, benzersizliğini anlayabiliyor
muyuz?
yoksa hayatı sonsuz, fırsatları sayısız sanıp kendimizi
hep ileride bir gün karşılaşacağımızı sandığımız bir
başkasına ,bir yenisine ertelerken hayat yanımızdan
geçip gidiyor mu?
karşımıza zamansız çıkmış insanları yolumuzun dışına
sürerken birgün geri dönüp onu deliler gibi
arayacağımızı hiç hesaba katmıyor muyuz? hayat her
zaman cömert davranmaz bize, tersine çoğu kez
zalimdir, her zaman aynı fırsatları sunmaz, toyluk
zamanlarını ödetir. hoyratça kullandığımız
arkadaşlıkların, eskimeden yıprattığımız
dostlukların, savurganca harcadığımız aşkların hazin
hatırasıyla yapayalnız kalırız bir gün.
bir akşamüstü yanımızda kimse olmaz, ya da olanlar
olması gerekenler değildir. yıldızların bizim için
parladığını göremeyen gözlerimiz, gün gelir
hayatımızdan kayan yıldızların gömüldüğü maziye
kitlenir.
kedilerin özel bir anını yakalamak gibidir kendi
hayatımızdaki olağanüstü anları ve olağanüstü kişileri
yakalamak. bazılarının gelecekte sandıkları ''birgÜn''
geçmişte kalmıştır; oysa, hani şu karşıdan karşıya
geçerken, trafik ışıklarında rastladığımız, omuzunuzun
üzerinden şöyle bir baktığınız sonra da boşverip
''nasıl olsa ileride birgün tekrar karşıma çıkar ''
dediğinizdir.
oysa tam da o gün bu zalim şehri terketmiştir o, boş
yere bu sokaklarda aranırsınız...
--- alıntı ---
"aramızda sevgi bağı yoktu ki beni ele versin...ihanet sevgi söz konusu oldugu zaman vardır" dizeleriyle alıp uzaklara götüren
"bari siz bağışlamayı öğrenmeyin" diyerek yutulmayacak seylere susuşumuzu yüzümüze vuran
"bir yol ayrımını yasayanlar birbirlerinin yolunu merak ederler" diyerek içinde bulundugum durumu bi dizeye sıgdırabilen yazar....
Yere düşürülen bir bıçak sesi
Kristali tuzla buz olmuş gözlerinin
biliyorum ay kanatıyor
ne zaman sussak geceyi
Kendini benim yerime koy
Oğul öksüzü babalar yerine
Susmayalım. Bıçak uyuyor kelimelerin kalbinde
Kanlı bir şerbet gibi akar dururdu
İpeği ikiye bölen kılıçların ağzı
Bir biz inmedik suya
Kaç mevsimin yağmuru buruştu elimizde
Örtülü çarşılarda ölümü tebdil ettik
uzak durduk kabzasına çağıran intikamdan
Bir biz inmedik suya
Kendini benim yerime koy
Oğul öksüzü babalar yerine
Susuyorum. Ölülerim uyuyor kalbimde
Yeni Türkü'nün o meşhur şarkısı "Fırtına" nın yazarıdır.
FIRTINA Bak işte yaklaşıyor fırtına
Bak yine yükseliyor dalgalar
Yollardan sonra
Yıllardan sonra
Şarkılar söylüyor çocuklar
Yollardan sonra
Yıllardan sonra
Yeniden yanyana onlar
Ne geçmiş tükendi
Ne yarınlar
Hayat yeniler bizleri
Geçse de yolumuz bozkırlardan
Denizlere çıkar sokaklar
cinsel kimliğini ön plana çıkarmak isteyen öküzlerin var olduğu yazar, şair. henry miller, vladimir nabokov, charles bukowski, jorge l. borges gibi yazarların kitaplarını ''erkeklerin hikayeleri'' adı altında metis yayınları için toplamış ve bir de güzel tanımlamıştır.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.